-
1 مغطى
مُغَطًّى1. kapaklıAnlamı: kapağı olan2. kaplamalıAnlamı: bir şeyle kaplanmış olan3. kaplıAnlamı: kaplanmış olan4. örtülüAnlamı: örtüsü olan -
2 متحجب
مُتَحَجِّب1. kapalıAnlamı: gizli, saklı veya müphem2. yaşmaklıAnlamı: örtülü3. peçeliAnlamı: örtülü4. perdeliAnlamı: perde ile örtülmüş5. içrekAnlamı: gizli6. yumuluAnlamı: yumulmuş olan7. kapanıkAnlamı: kapanmış8. saklıAnlamı: saklanmış olan9. örtülüAnlamı: örtüsü olan -
3 محجوب
-
4 محسور
مَحْسُور1. örtüsüzAnlamı: örtüsü olmayan2. bitapAnlamı: bitkin, yorgun3. üryanAnlamı: çıplak, açık4. nüAnlamı: çıplak5. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin6. bezgin7. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan -
5 مكشوف
مَكْشُوف1. örtüsüzAnlamı: örtüsü olmayan2. çırçıplakAnlamı: büsbütün çıplak3. çırılçıplakAnlamı: büsbütün çıplak4. kapsızAnlamı: kaplanmamış olan5. çıpıldakAnlamı: çıplak6. üryanAnlamı: çıplak, açık7. açıkAnlamı: kapalı ve engelli olmayan
См. также в других словарях:
örtülü — sf. 1) Örtüsü olan Orta yaşlı, başı örtülü bir kadın yanımda duruyor. R. H. Karay 2) Örtülmüş, bir şey ile kaplanmış Yerler yemyeşil ve ıslak bir çimenle örtülü. A. Haşim 3) zf., mec. Açıklama yapmadan, belli belirsiz bir biçimde, müphem Birleşik … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüörtülü — 1. sif. Üstü örtülmüş, üstü açıq olmayan, örtüsü olan, örtülü. Ancaq təktük üstüörtülü faytonlar içində miniklər görünürdü. S. M. Q.. Üstü örtülü, qara bir maşın gecənin sakitliyini pozdu. S. Vəliyev. 2. məc. Aydın olmayan, örtülü, müəyyən… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
qübbəşəkilli — sif. 1. Qübbəyə oxşar, yarımkürə şəklində olan. 2. Üzərində qübbə şəkilli örtüsü və s. olan … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
çatı — is. 1) Bir yapının, bir evin damını kuran parçaların bütünü Sık ağaçlar arasında yalnız üst katının çatısı görünen kırmızı aşı boyalı bir eski eve doğru yürüyorlardı. Ö. Seyfettin 2) Birbirine çatılmış, çakılmış şeylerin bütünü 3) Yapının tavanı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
değirmi — sf. 1) Yuvarlak Bir iki tane değirmi, büyücek yufka açmıştı. N. Nâzım 2) Eni boyuna eşit olan (kumaş) 3) is., hlk. Yemeni, yazma, baş örtüsü, mendil Birleşik Sözler değirmi sakal … Çağatay Osmanlı Sözlük
etek — is., ği 1) Giysinin belden aşağıda kalan bölümü 2) Bedenin belden aşağısına giyilen, değişik biçimlerde, genellikle kadın giysisi, eteklik Sevim in eteği bir dikene takılıp yırtılmış, beyaz potinleri çamura batmıştı. R. N. Güntekin 3) Giysinin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gaz boyaması — is. En son işlem olarak gaz yağına sokularak boyaları sabitleştirilmiş olan başlık, baş örtüsü Yol yol ağarmış saçlarını gaz boyamasının altına saklamış. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
göl — is., coğ. 1) Oluşması genellikle tektonik, volkanik vb. olaylara bağlı olan, toprakla çevrili, derin ve geniş, tuzlu veya tuzsuz durgun su örtüsü Gölün üstünde güneşin doğuşuna batışına, aylı gecelere doyum olmuyordu. N. Cumalı 2) Yapay su… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hasır — 1. is., srı, esk., Ar. ḥaṣr Ayırma, bir şeyi özgü kılma Birleşik Sözler hasretmek hasrolunmak 2. is., Ar. ḥaṣīr 1) Saz, kabuk, yaprak vb. bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü 2) sf. Tamamı veya bir bölümü böyle bir örgüden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
maşlah — is., esk., Ar. maşlaḥ 1) Tek parçalı ve kol yerine yarıkları olan bir çeşit kadın üstlüğü Kalın bir Doğu maşlahı giymiş, işlemeli beyaz bir baş örtüsü örtmüştü. A. Gündüz 2) Bazı varlıklı Arapların giydiği ipekten pelerin … Çağatay Osmanlı Sözlük